Bir sonbahar gecesi, yağmur yağıyordu şehrin sokaklarına. Mis gibi toprak kokusu…İç
titreten bir rüzgar, tenime değen yağmur damlaları. Yürüyordum caddeler boyu. Ne ben ne
kadar yürüdüğümü hatırlıyordum, ne de yağmur damlaları kaç tene değdiğini. İnsan beyni
olmadık yerlerde, olmadık zamanlarda ansızın yakalar, hallaç pamuğu gibi oradan oraya atar
durur seni. Bazen hüzünlendirir, sonra birden tebessüm ettirir. Tıpkı yağmurda yürüyen
insanın ruh hali gibi. Hüzünle başladığı yürüyüş macerasında, hüznün yerini huzur alır bir süre
sonra… Yine öyle bir geceydi. Sonbahardı, yağmur yağıyordu.
Rüzgar hem içimi, hem ruhumu üşütüyordu. Bense tek başıma yürüyordum caddeler boyu.
İnsanın en iyi arkadaşı yine kendisiymiş. Yol boyu kendi kendimin yoldaşı oluyordum. Geceleri
buranın caddeleri bomboştur. Sokak lambaları eşlik eder sana bir tek, bir de geceye düşen
yağmur. Yağmur deyince onu pek de hafife almamak gerek. Kendine göre kuralları, olmazsa olmazları vardır yağmurda yürümenin. Yağmuru seviyorsan
mesela, az hızlandı mı onu caddelere terk edip kaçmak olmaz. Hakkını vereceksin! Gerekirse
ayakkabılarının içi su dolacak, yüzünden boncuk boncuk aşağı inecek damlalar ve sen hüznü bir
kenara bırakıp, kollarını iki yana açıp göğe doğru mutluluk şarkıları söylemeye başlayacaksın.
Yağmur insanın içindeki deliliklerin ortaya çıktığı en güzel ortamdır çünkü. Yanında deliliğine
ayak uyduracak biri varsa şayet, şanslısın. Yoksa eğer, boşver aldırma. Şarkılar söyleye söyleye
gez tüm sokakları. Eşlik etsin sana sonbaharın karanlıkta görünmeyen tüm renkleri. Ne bir
gören olur mu ki endişesi taşı içinde, ne de yağmurun arada bir artan şiddetine takıl. Sus ve dinle
söylenmekte olan yağmurun şarkısını…
Yağmurun şarkısı susmasın diye
Bıraktım geride kırık bir şemsiye…
Caddelerce yürüdüm dinleyerek onu,
ne başı belli bu ezginin, ne de sonu.
Bazen tonlar çeker onun bir damlası
Söndürmez de yakar, varsa kalbin sızısı
Rüzgarın götürdüğü, ıslak ve sarı bir yaprak
Uçuverdi önümden, arar gibiydi toprak.
Buluşunca onunla, dedim işte bu: vuslat!
Yağmur, toprak ve yaprak.
Bir de gece: heyhat!
MAVİ
NOT: Bu yazım 31/10/2019 tarihinde Ses Dergisi’nde yayımlanmıştır.