Bayram Deyince…

Bayramın,  özellikle bayram sabahlarının herkeste çağrıştırdığı klişeliklerin yanında bir de hafızasına kazınan anlar vardır. Bayram deyince şimşek gibi çakar o görüntü hafızanızda. Unutsam deseniz, bu içinize işlemiş olan bir histir atamazsınız içinizden.. 30’lu yaşlara da gelseniz o duygu yakanızı bırakmaz.

Evet çocuklukta her ailede olduğu gibi biz de sabah heyecanla uyanır, kahvaltı ve öğle yemeğimizi babaannemlerde halamlarla birlikte kutlar ardından akşam yemeği ve gecesi için anneannemlere geçerdik.

Sohbet muhabbetin yanında halamlarda sonraları yaptığımız özellikle kurban bayramı mangalları, kuzenlerle geçirilen gırgır şamatalar, sonrasında anneannemlerde teyzemlerle ve dayımla geçirdiğimiz bayram akşamları elbette unutulmaz. Ama bu güzel anlar bayram denince ilk aklıma gelen olmuyor hafızamda.

Yurt dışına üniversite okumaya gittiğimde koymuştu ilk bayram. Aslında yatılı okulda okudum, lise-1’de  evden ayrılıp bir daha geri dönemeyenlerdenim yani… Bu ayrılıklar biraz bağınızı koparıyor ailenizle ister istemez. Hastalandığınızda, ateşiniz çıktığında naz yapacak kimseniz olmuyor yanınızda her ne kadar arkadaşlarınız, sizinle ilgilenmeye çalışan insanlar olsa da etrafınızda, aradığınız şefkat onlar olmuyor. Her düştüğünüzde kalkmayı, ilgi-alaka beklememeyi (veya içten içe buna aç oluşunuz), tek başınıza iyileşmeyi, doğum günlerinizi ailesiz kutlamayı, başınıza sizi üzecek bir şey geldiğinde bunu ailenize anlatmayıp tek başınıza çözmeyi öğreniyorsunuz.

İşte gurbet dedikleri yerlerde bayram kutlamakta böyle oldu benim için ve hala böyle olmaya devam ediyor. Bir mekan düşünün herkes bayramlaşma için toplanmış… Sabah ailenizi hemen aramak istersiniz ama bilirsinizki ararsanız içiniz burkulacak ve bayram için toplanmış o toplulukta içiniz o biçim olmuşken gülmeye çalışır vaziyette devam edeceksiniz güne. Bu sebeple bayramlaşma sonrasına ertelerdik aile aramalarını. Sonrası mı… Bir duvar dibine çökmüş gizli gizli ağlayanlar belirirdi etrafınızda. Bir şey söylemelerine gerek kalmazdı.. Siz bilirdinizki ailesini aramış, ağlamamak için kendini tutmuş ve telefonu kapattığında bir duvar dibine çömelmiş içini döküyor. Yanına gitseniz bir dert, gitmeseniz bir dert. Herkes aynı dili konuşurdu o an.. Herkes hissini içine akıtırdı.

İşte bayram deyince benim aklıma hep duvar dibine çökmüş gözyaşlarını daha fazla içine akıtamayıp dışa savuran gurbetteki öğrenciler gelir.

Basit gibi görünsede uzun yıllar içinde kapanmayan yaralar, yalnızlıklar, kalabalık içinde tek olmaya alışmalar kaplar içinizi. Etrafınız kalabalıktır, gün içinde güler coşarsınız ama içinizi bir siz bilirsiniz birde gece ıslandıkça yönünü sürekli değiştirmek zorunda kaldığınız yastıklar.

İşte bu yüzden bayramlar, hastalıklar, doğum günleri hep hüzün verir bana… Dıştan bakınca narsist derler size.. Belki kendini beğenmiş, belki iş yürütülmeyecek bir eleman.. Size her böyle diyene, ima edene veya bakışıyla belli edene gülersiniz belki ama içinizde size tüm bu yaşadıklarınızı tekrar hatırlatmış olurlar içinizi kanatarak. Sizinki tek başına büyümüşlüğün verdiği bir koruma iç güdüsüdür üstesinden bir türlü gelemediğiniz ama bunu anlatasınızda yoktur kimseye. Veya anlatmaya değer  bir insan bulursunuz ama sonu yine alışık olduğunuz yalnızlık olur. Çünkü artık çekilmez bir insana dönüşmüşsünüzdür:)

Sanırım yaklaşık 15 yıldır bu hissiyatla büyüyorum… Yine bir bayram geldi.. Benim hafızamda yine bir çocuk duvar dibinde gizlice ağlıyor…

Herkese iyi bayramlar…

MAVİ

MAVİ

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *