Korona Günlükleri-1

Hepimiz hayatımızın ilki olan günler yaşıyoruz bir kaç aydır. Sihirli bir kelime olan Covid-19 dediğimizde anlamayacak, o da ne diyecek bir insan kalmadı. Takip ettiğimiz, izlediğimiz programlara dünyanın farklı yerlerinden insanlar katılıyor ve izliyor. Orada Korona virüsü dendiğinde hepimiz aynı duyguları yaşıyoruz. Hepimizin aklına dışarı çıkamama yani karantina hayatı, maske, virüs, hastalık geliyor. Yani dünyanın ortak dili oldu korona virüsü…

Meğer ne kadar dışarı bağımlısıymışız. Ne kadar çok günlük ritüellere boğulmuşuz. Şimdi bu günlük ritüeller evlerimizde devam etmekte. Yani bir nevi boğulmaya devam..

Okullar tatil, çalışabilenler evlerinde çalışma hayatlarına devam ediyor. Belli bir düzen oturtmaya çalışsanız bile evde, bu pek de mümkün olmuyor. Yatış-kalkış saatleriniz şaşıyor, hazırlıksız yakalandığımız için evde yapabileceğiniz aktiviteler sınırlı veya sizin hayal gücünüze ve el becerilerinize kalıyor bir şeyler yapabilmek. Neyseki en azından bir mahalle yürüyüşü iyi geliyor. Yolda tanıdık bir yüz görme, bir merhaba deme, mesafeyi korumak zorunlu olsada. Bu sürecin sanırım en tehlikeli yan etkisi elektronik eşya-internet bağımlılığı olacak ve umarım kalıcı hasarlara sebebiyet vermez. Çocukların çizgi film veya oyun bağımlılığı kadar büyüklerinde kendine has bağımlılıkları oluştu veya arttı. Kimisi Twitter bağımlısı olurken kimiside Instagram’da gezinmeden duramıyor. E tabi zaman da bol. İnsanlar bir de sıkıntıdan başkalarının paylaşımlarına sarıyor kafayı. Aman şöyle yapmayınlar, aman bunları yazmayın veya neden yazmıyorsunuzlar, bunu paylaşın ama şunu paylaşmayınlar. Birde onların alkışçıları çıkıyor karşımıza. Kimisi gazla çalışıyor yapacak bir şey yok. Gazı aldıkça başkalarının kişisel alanına daha çok müdahale etme hakkını buluyorlar kendilerinde. Kendi cesaret edip yazamazken yazana da hislerime tercüman oldunuz deyip alkış tutuyor. Klavye delikanlılığı işte…

Bir yandan bunlara gülüp geçerken, diğer yandan tüm enerjinizi birde varsa evde çocuklara harcıyorsunuz. Eğer harcamazsanız tabletin başına gömülüp kalıyorlar ve bir süre sonra bu ağlama krizlerine evriliyor. Hiç eline tablet vermeseniz kendinizin enerjisi tükeniyor çünkü siz de enerjinizi ful tutabilmek için bir şeyler yapma ihtiyacı hissediyorsunuz. Bu herkes için farklı tabi. Benim için müzik dinleme, kitap okuma, yürüyüş yapma, nehir kenarında olmayan dalgaları izleme veya yağmurun sesine kendinizi kaptırıp hayallere dalma… Hergün bir tanesini bile yapmak ruhuma iyi geliyor sanki yinede bazen içine düştüğünüz melankoliklik halinden kurtulamıyorsunuz. O zamanda melankolikliğin hakkını vermek gerekiyor. Açın son ses size acı veren müzikleri, ağlayın ve rahatlayın. Sonra oh bee deyip kendinize geliyorsunuz 🙂

Moda, giyim konusu benim için önceliklidir günlük yaşantımda. Şıklığa, güzel giyinmeye önem verenlerdenim. Lakin bu günlerde dışarı çıkamadığımızdan bunları arka plana ittik. Ramazan nedeniyle öncelikli konumuz iftara ne pişirsek.. Aslında bu yemek pişirme bizde ayrıca kızımla yaptığımız aktivitelere dönüştü. Un koyma, şeker ekleme, hamur açma her konuda ona seslenip hamura başlıyorum dememle, eğer o an çizgi film bile izliyorsa direk kapatıp yanıma yardıma geliyor. Benim için kurtarıcı aktiviteler listesinde zirvede yani. Sonrasında birde bulaşık yıkama merakı sardı bu aralar. Bulaşıklarıda ona kitleyip kendim dinlenmeye başlıyorum 🙂

Bizdeki Korona günlükleri bir nebze böyle ilerliyor.. Sizler neler yapıyorsunuz ? 🙂

 

MAVİ

MAVİ

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *