Bir el uzatmak istersin dosta,
Uzanmaz elin…
Ve bir dost eli uzanmaz sana,
Un ufak oluşunu seyredersin
Gölgesine sığındığın dev gövdelerin…
Yüreğin mezaristana döner,
Kalbin üşür yalancı ateşlerde…
Ve yanarsın soğukluklarında
Sevdiklerinin…
Sürersin geceyi bir merhem misali
Onulmaz yaralarına…
Derken,
Karanlığın tam ortasında
Bir lem’a belirir ufukta…
Bırakırsın bütün ağırlıklarını,
İki damla gözyaşına…
Gurbetten kurbete giden
Bir yol belirir uzakta.
Kuşanırsın kırılmışlıklarını,
Kırmışlıklarını…
Günahın belini büker,
Ellerinde çaresizliğin kelepçesi,
Dizlerinde yolu tüketmişlik zinciri,
Acizliğin tek sermaye avuçlarında…
Boynunu büker fakirliğin…
Tam yüzerken koylarında kimsesizliğin,
Kalbinin atışları yırtar sessizliği…
Nefesinin yakarış fırtınalarında
Kendine savrulursun…
Dipsiz kuyularında yol alırken
Ruhunun,
Âb-ı hayat sunan kurnalar bulursun.
Gurbetten kurbete düşen yollarda
Yaradan’ı kendine yâr bulursun.
Acıların şükür bulutlarında yoğunlaşır;
Yâr’in huzurunda,
Yokluğunda yeniden var olursun.
Kaynak: https://www.sesdergisi.ca/?p=807